9 Aralık 2009 Çarşamba

Yarım Ay-Niwemang

Yarım Ay (Half Moon-Niwemang) Bahman Ghobadi’nin Sarhoş Atlar Zamanı (Time For Drunken Horses) ve Kaplumbağalar da Uçar (Turtles Can Fly) ile birlikte izlediğim üçüncü filmi.Ghobadi filmlerinde kendini tekrar etmek şöyle dursun, her yeni filminde bir öncekinden çok daha iyi bir işe imza atıyor.Daha eşsiz bir seyir zevki yaşatmak konusunda sınırlarını zorluyor.Saddam rejimi döneminde yasaklı olan efsanevi Kürt müzisyen Mamo Saddam rejiminin yıkılmasından sonra özlemini duyduğu topraklarda son ve görkemli bir konser vermek ister.Uzun bir süre konser için izin almakla uğraştıktan sonra sonunda izin alınır.Oğullarıyla birlikte kalabalık bir kafile olarak yola çıkarlar.Eski bir otobüsle yapacakları bu yolculuk boyunca dünyanın en renkli ,en açıkgöz,en komik ve aynı zamanda da en “saf” şoförü onlara eşlik edecektir.Mamo,bu konser gerçekleşecekse eğer bunun sesini çok beğendiği ve onun için olmazsa olmaz dediği Heşo’suz olmayacağını her fırsatta dile getirmektedir.Heşo’yu konser konusunda ikna edebilmek için 1334 kadın müzisyenin sürgün edildiği çok ilginç bir dağ köyüne gidilir.
Burada hayal ve gerçek birbirine karışır adeta.Her biri farklı renklerde giysiler giymiş arbane çalan kadınlar öylesine büyülü bir görsel şölen sunarlar ki, bir an nefessiz kaldığınızı hissedersiniz.Sonra Huseyin Alizadeh’in o ipeksi müziğiyle tüyleriniz diken diken olarak gelirsiniz kendinize.Heşo ikna edilir edilmesine fakat İran’da kadınların müzik yapması yasak olduğundan onu yolculuk boyunca gizlemek başlı başına bir sorun olacaktır.Zaten çok geçmeden yakalanırlar.Polislerin Heşo’yu götürmeleri bir yandan, arabayı aradıkları sırada kırılıp dökülen sazlar bir yandan insanın yüreğini burkan, acıtan bir hüzün atmosferi oluşturur.Ghobadi’nin hikaye anlatımı o denli güçlü ki, aynı sahnede bir ağlatıp bir güldürecek derecede zengin bir sinema dili var.Bu uzun yolculukta Mamo sık sık hayalle gerçek arasında gidip gelmekte ve yarım ay altında ölümünü görmektedir.Yolculuk boyunca şanssızlılar bir türlü yakalarını bırakmak bilmez.Bir oraya bir buraya derken grup mevcudu git gide azalmaktadır.Tam pes ettikleri ve artık geriye döndükleri anda karşılarına çıkan Papooli yani kelebek onlara yeni bir umut aşılar.İçlerindeki közü tekrar aleve çevirir.Papooli’nin güzelliğine bir parantez açmak gerekir diye düşünüyorum.Tarif edilemeyecek derecede bir güzelliğe sahip bu kadınla birlikte kanat çırpabilmek için insanın kelebek olmayı isteyesi geliyor.



Yolun devamında Türk sınırından geçmeye karar verdiklerinde sazlarını koydukları tabut bu yola gerekirse baş koyabileceklerini gösteren çok güzel bir simge olarak kullanılmış.Ne olursa olsun,nasıl olursa olsun konser yapılacaktır.Yolculuk uzadıkça Mamo’nun durumu ağırlaşır.Mamo,Papooli’den ölü ya da diri konser yapılacak şehre ulaşmanın sözünü alır.Artık daha rahattır.Filmin sonundaki gülümsemesi, iç huzurunun ve mutluluğunun en doğal göstergesidir.Ghobadi büyüdüğü ve bir parçası olduğu bu coğrafyanın sorunlarını öylesine iyi gözlemlemiş ve filminde alt notalarla o kadar iyi anlatmış ki hayran olmamak mümkün değil.Kadın sorunu,güvenlik sorunu,yoksulluk,geri kalmışlık,ahlak.Film hakkında söylenecek daha çok fazla şey var ama filmi izleyip sinemanın, özellikle de bir sinema dehasının ellerinde nelere kadir olabileceğini görmek, bu filmi es geçmemek gerek.

1 yorum:

  1. öyle programlandık ki "batı"ya artık saçmalığın dibi olsa bile bizim için bir mükemmellik yada en iyisi profilini çizmiştir.. moderniteyi inşa eden bir diğer ayakta bu olsa gerek ki herşeye tek bir bakış açısıyla bakmak :) oysa biz halkların tarihi yoğunluklarını göz ardı ediyoruz hakikatin aslında beden(deri-ten) değil elbise olduğunu sanıyoruz yada buna inandırıldık daha fazla uzatmak istemiyorum .. nîwemang bir doğu halkları gerçeği yoğunluğu ve hakikatidir ..

    YanıtlaSil