3 Aralık 2009 Perşembe

Bedii,Bedii.Kiraz’ın lezzetini bırakmak mı istiyorsun?

İnsanın en büyük korkularından biridir ölüm.Hatta kimilerine göre en önde gelenidir.Öyle ya var olduğu günden beri insan belirsiz ve muğlak olan her şeyden korkmuş,ona uzak olmak için çaba harcamıştır.Ölüm de kendi başına belirsizliğe açılan bir kapı,sonu belli olmayan bir başlangıç değil midir.Hayata dair yaşanan ve yaşanacak ne varsa bir çırpıda sonlandıran o an.Kahramanımız Bedii yaşadığı hayattan bıkıp yorgun düşmüş olacak ki hayatına son vermeyi aklına koymuştur.Kendisine makul ve akılcı gelen tek çözüm olduğuna inandığı bu emelini gerçekleştirmek için arabasına atlar ve kendisini huzura kavuşturacağını düşündüğü bu eyleminde ona yardım edecek birilerini bulmaya karar verir.İstediği şeyin insani,etik ve toplumsal değerler açısından bir çok insan için kabul edilemez olduğu gerçeğinin yanında işin bir de dini boyutu vardır.Öyle ya İslam inancında tıpkı diğer dinlerde olduğu gibi insan hayatı Tanrı tarafından verilmiş bir armağan ve kutsal bir emanettir.Bunu ancak Tanrı istediğinde geri alabilir.Ama bazen hayat sonunu bekleyemeyecek derecede aman vermez ve omuzlara yüklediği yükün altında acımasızca ezer insanları.İşte tamda burada intihar girer devreye. Yolculuğunun henüz başında uğradığı amele pazarının olması gerektiği yer olmadığını anlaması pek uzun sürmez.Yönünü şehrin dışındaki daha tenha olan,genelde Afgan mültecilerin ve yoksulların yaşadığı tarafa çevirir.Yolda giderken birliğine bırakmak üzere arabasına aldığı askere ondan istediği şeyi açıkladığında askerin hissettiği korku ve ürperme yüzüne yansır.Askere intihar edeceği çukuru göstermek için araçtan indiğinde askerin büyük bir hızla oradan koşarak uzaklaştığına şahit oluruz.Yine eli boş ve tek başınadır.Şantiyeyi andıran, göz alabildiğine her yerin toprak olduğu ve insana ister istemez ölümü anımsattığı alanda gezinmeye devam eder Bedii.Denediği diğer bir girişiminin de başarısız olmasının ardından arabasına aldığı orta yaşlı biri onu oldukça sakin bir biçimde dinler.Bedii kazdığı bir çukurda intihar edeceğini,ertesi gün geldiğinde kendisine iki kez seslenmesini eğer cevap gelmezse üzerini toprakla örtmesini ister.Adam bu isteğine ilkin karşı çıkmaz ve paraya ihtiyacı olduğu için istediğini yapacağını söyler.Daha sonra kendisinden bahsetmeye başlar.Bir zamanlar kendisinin de ne kadar kötü hissettiğini,bir ağaca ip bağlayarak neredeyse intihar edeceğini,daha sonra bu düşüncesini küçük bir dut tanesinin değiştirdiğinden bahseder.Konuşmasında sadeliğin ve doğallığın bilgeliği sezilmektedir.Hayatın anlamını çok büyük beklentilerde veya çok büyük kazanımlarda yada büyük olaylarda arayanlara inat aslında kanıksadığımız,bize artık sıradan gelen ve ne kadar önemli olduğunu kaybedip bir daha elde edemeyeceğimizde anlayacağımız ufak şeylerde olduğunu anlatır Bedii’ye.Ve ona sorar.Kiraz’ın lezzetini bırakmak mı istiyorsun?Hayat her şeye rağmen o kadar eşsiz ve o kadar umut doludur ki kirazın tadı bile tek başına ondan vazgeçmememizi sağlayabilir.Her ne kadar filmin sonu izleyiciye bırakılmış gibi görünse de Kirazın o tatlı tadı,ölümün o kekremsi tadına galip gelmiş,Bedii gözünden çıkardığı hayatına ucundan da olsa tekrar tutunmuştur.Kiraz’ın Tadı İran sinemasında hissettiğimiz o başka bir dünya, başka bir gerçeklik,bambaşka bir bakış duygusunu olabildiğince yoğunluğuna yaşatıyor bizlere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder