8 Ekim 2010 Cuma

Khaneh Siah Ast



Yazdığı şiirleriyle dilimizin ucuna gelen fakat diyemediklerimizi anlamlandıran,biraz daha derinden soluyarak yaşamı duymak isteyenlere hep birşeyler anlatmaya çabalayan Füruğ bu kez resimlerle yazıyor şiirini.Yine acıtıyor,yine kanatıyor,yine yüzümüze çarpıyor unutmaya çabaladıklarımızı.Herkesin uzaktan görünce bile hiç tereddütsüz kaçtığı cüzzamlıların arasına dalıyor,hayatlarına bir nebze ışık,bir nebze umut saçabilmek adına.Onlarla birlikte yaşıyor günlerce,yaşadığı insanlara insan olduklarını hatırlatıyor tekrar.O denli iyi işliyorki simatografik olarak ele aldığı konuyu belki filmin süresi biraz kısa ama bu kareler zihninizde silinmez izler bırakyor.Filmin bazı unsurlarıyla belgesel tadı vermesi duygusunu asla azaltmıyor.Tıpkı kısacık ömrüne sığdırdığı bunca ölümsüz eser ve güzellikler gibi bu yaklaşık yirmi dakikalık filmine de kendine has imzasını atıyor,bir dolu şey anlatıyor.İnsan ister istemez iç geçiriyor,ne olurdu biraz daha yaşasaydı,kim bilir daha bizi ne hülyalara sürükler,bize ne kapılar açardı diye.