23 Nisan 2011 Cumartesi

A Short Film About Love




Aşk, sadece üç harften oluşan bu kelime belki de dilimizde içine en fazla anlam yüklenen, hakkında hemen herkesin mutlaka diyecek bir şeyleri olduğu ama tarif etmekte de bir o kadar zorlandığı insan ruhunun en güzel hali.Neden mi bu denli zordur onu anlatmak.Çünkü aşk tıpkı parmak izi gibidir, özeldir, içine girdiği insanın şeklini alır.Ona bir şeyler katar, ondan bir şeyler alır.Besler, beslenir.Hal böyle olunca aşkı denklemleştirmek, matematikleştirmek elbette mümkün olmaz, olamaz, olamayacaktır da.Zaten uçarı,göçmen bir kuştur kendisi, havada süzülürken alabildiğine geniş yemyeşil ovaları, eşsiz güzellikteki masmavi bir denizi, dingin huzur dolu bir ormanı seçmez de gider uçurum kenarında yaşama tek başına tutunmaya çalışan bir ağaca konar.Aşk üzerine bir film; aşkı anlatan filmler arasında rastlayabileceğiniz en ilginç en kendine has dile sahip filmlerden birisi.Çünkü bu aşkın taraflarından biri olan Tomek oldukça sıra dışı birisi.Varşova’nın nispeten dışındaki Kieslowski’nin kendi deyimiyle taş yığını olmaktan ziyade hiçbir özelliği olmayan, iğrenç prefabrik apartmanlardan birinde yaşamaktadır Tomek.Postanede memur olarak devam ettiği hayatının tekdüzeliği birlikte yaşadığı en yakın arkadaşının yaşlı annesini endişelendirmektedir.Oysa Tomek hayatından memnun görünmektedir.Onun tek düşüncesi her gün çalar saatini kurarak eve gelişini takip ettiği ve dürbünüyle gözetlediği Magda’ya biraz daha yakın olabilmektir.Magda’nın evine davet ettiği erkek arkadaşlarına duyduğu öfke ve kıskançlık olmadık şeyler yaptırır Tomeğe.Bir gece evinde gaz kaçağı olduğunu ihbar eder, adres olarak Magda’nın evini verir, gecenin bir yarısı evi basan görevlileri görünce sevinçten çok az yaptığı bir şey yapar,güler.Kendilerini gözetlediğini öğrenen Magda’nın erkek arkadaşından sağlam bir sopa yer yemesine ya bu da onun Magda’ya olan tutkusunu, aşkını azaltmaz, bilakis daha da bağlanır ona.Postaneye gelmesi için Magda’nın posta kutusuna sahte ihbarnameler koyar.Onu görebilmek için sabah saat 5’te uyanmak pahasına süt dağıtma işini alır.Böyle bir sabah Magda kapıyı açar,Tomek kapıdadır.Konuşurlar.Magda Tomek’i anlamaya çalışmaktadır.

-Ne istiyorsun benden diye sorar Magda, sevişmek ister misin mesela
-Belki önceleri ama şimdi değil diye yanıtlar Tomek
-Peki ne istiyorsun söyle diye üsteleyince Magda
-Hiçbir şey istemiyorum sadece seviyorum deyiverir Tomek.

Basit,yalın,doğal,içten.Tıpkı Tomek gibi.Bu diyalogdan sonra Tomek koşarak apartmanın çatısına çıkar, çatıdayken Tomeğin yediği yumruklar nedeniyle oluşan gözündeki morluğun ve çenesindeki şişliğin geçtiğini görürüz, çatıdan inince ise yüzü yine eski halindedir.Bir süre sonra Magda’nın evinde buluşurlar.Buluşmaları pek istenilen şekilde geçmez.Tomek incinir.Acı çeker.Bileklerini keserek intihar girişiminde bulunur.İyileşip eve gelene kadar Magda büyük bir üzüntü ve vicdan muhasebesi yaşar.Alışık olmadığı bir şeyi Tomek’le yaşayan Magda içinde tanımadığı yeni benliğini keşfetmiş gibidir.Filmin finali tamda olması gerektiği gibi.Böylesi bir filme böylesine güzel bir nokta konulabilirdi ancak.