27 Ocak 2012 Cuma

Serçelerin Şarkısı

Majid Majidi diğer İran’lı yönetmenlere nazaran bizlere biraz daha tanıdık bir isim sanki. Başlarına saksı düşmüş olduğunu ciddi anlamda düşündüğüm TV8 ve TRT gibi kanallarda Children Of Heaven (Cennetin Çocukları), Color Of Paradise (Cennnetin Rengi) gibi filmlerini görünce kısa süreli bir şok geçirmiştim.Bu filmlerin yanında 2001 yılında çektiği Baran adlı filmi de yönetmenin sadık izleyicilerinin oluşmasında en az diğer filmleri kadar hatta daha da fazla pay sahibidir. The Song Of Sparrow (Serçelerin Şarkısı) bu geleneği devam ettiriyor. Majid Majidi’nin filmleriyle kurmuş olduğu çok güzel bir dünya var. Filmlerini izlemeye başlayınca onun kendine özgü dünyasına geçiş yapıyorsunuz hemen. Öyle bir dünya ki bu size çok eşsiz tatlar sunuyor. Yıllar da geçse hiç unutulmayan hep hatırlanan tatlar. Çocukken yediğiniz salçalı ekmek tadı, küçükken seyyar dondurmacıdan aldığınız dondurmanın tadı, közlenmiş patates ve yufkanın tadı gibi. Allayıp pullamadan, duru, sade bir biçimde anlatıyor hikayelerini Majidi. Hikayelerine yaşadığı coğrafyanın havası sindiğinden olsa gerek dünyanın hemen her yerinde bu filmleri izleyip bu güzel ülkeye, bu güzel insanlara gönlünü açan kültür elçileri yaratıyor yönetmen. Majidi sinemasının en çok öne çıkan 5 – 6 filmini izledikten sonra Japon balıklarının sinemasında bir simge haline dönüştüğünü fark ettim. İstisnasız her filminde görüyoruz bu şirin kırmızı küçük balıkları. Japon balıklarının diğer balıklara oranla soğuk suda ve daha zor koşullarda yaşamayı başarabilmeleri türlü zorluklara rağmen yaşamı kucaklayan ve yarına hep umutla bakan cefakar İran halkına verilmiş bir selam gibi geliyor bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder