22 Ocak 2012 Pazar

İnsanlık tarihinin en kötü hastalığı Faşizme bir Tokat; Salò

Bir film düşünün ki bir tek seferde başlayıp bitirebilmek mümkün olmasın. Bir film düşünün ki insanların yapabileceği aşağılıklar hakkındaki tüm ezberinizi tuz buz etsin. Bir film düşünün ki söyledikleri yüzünden yıllarca yasaklı kalmış olsun. Bahsettiğim film kısaca Salo adıyla da bilinen Sodom’un 120 Günü isimli filmden başkası değil. Yönetmenlikle birlikte şair, düşün insanı ve senarist olarak da hayatını sürdürmüş Paolo Pasolini’nin 1975 yılı yapımı filmi Salo. Yıl 1944, faşizm İtalya’da hüküm süren sefalet ve acıların baş sorumlusu olarak insanlık onuruna inat hüküm sürmektedir. Yaşadıkları dönemin ileri gelenlerinden dört kişi sekizi kız diğer sekizi erkek olmak üzere yaşları çok genç olan on altı kişiyi Marzabotto yakınlarındaki bir malikaneye kaçırıp burada 120 gün boyunca zorla alı koyarlar. Bahsi geçen bu dört kişi nüfuzlu kişiler olduklarından yapacakları zorbalıklara karşı oluşabilecek karşı çıkışları önlemek maksadıyla yanlarında silahlı askerler de yer almaktadır. Kendilerince bu iğrençlikler silsilesini bir oyun olarak gördüklerinden bu oyunu daha zevkli hale getirecek dört yetişkin kadın da vardır yanlarında. Bunlardan birisi piyano çalmakta bir diğeri şehvet arttırıcı müstehcen hikayeler anlatmakta diğerleri de genç kızlara ve erkeklere nasıl davranmaları gerektiği konusunda uyarılarda bulunmaktadırlar. Film en basit deyimiyle oldukça rahatsız edici. Hoş anlattığı hikayenin hakkını verebilmesi için öyle olması gerekir mi? Sanırım evet, başka türlü olması filmin etkisini ve gücünü zayıflatır gibi geliyor. Ama izlerken bir yerden sonra “artık yeter, bu kadar da değil” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Filmin etkisinden uzun süre çıkamıyorsunuz. Her ne kadar izlemesi zor bir film de olsa, bu tarz bir film tam da böyle olmalıydı diyorsunuz sonuç olarak. İzlemek isteyip henüz izleyememiş olanlar için sayıp dökmeyi çok uygun bulmuyorum ama filmin satır aralarını çok daha dikkatli izlemelerini tavsiye ederim. İnanılmaz saptamalar mevcut filmde. Sonuç olarak insanlığın düştüğü bu içler acısı durumun, insanlık onurunun ayaklar altına alınışının, hüküm süren zorbalık ve sefaletin bir kurgu olmadığını bile bile izlemek insanın boğazını düğümlüyor. İzlerken bile insanın vicdanen çok zor hazmettiği bu olayların gerçekten yaşanmış olması her fırsatta yaptıkları ile gurur duyan insanlık için derin bir utanç kaynağı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder